3 Ağustos 2020 Pazartesi

TALİP ERCAN, " HAYAT BEYKOZ'LA GÜZEL...."

İnsanoğlu her yeni bir yaşa atladığında, şöyle bir geriye dönüp geçmişte yaşadıklarını adeta bir film şeridi gibi izlemek ister...bundan kendimi de ayrı tutamam...yine bir şarkı sözü ile attık yazımızın başlığını...

Geçtiğimiz gün 52 yılı geride bıraktık...bu 52 senede hayatımızdan neler geldi, neler geçti...1968 yılının sıcak bir Ağustos ayında Paşabahçe'de doğduğumda, Baba tarafımda Paşabahçe Karagözsırtı'nda çok tanınan Kastamonu Bozkurt Alantepe Köyünden " Gecelik Mehmet "in torunu, Anne tarafından ise bu sene 97.yılına gelinen Selanik Mübadelesi sonrasında Mahmut Şevket Paşa Köyüne gelip yerleşen " İmam Ali "nin torunu idik.

Çocukluk anılarımın bir bölümü Mehmet Dedemin Onçeşmeler yanındaki Hacı Ali Bey Sokağında bulunan ve bugünlerde Beykoz Şoförler Derneği Binası olan yerde geçti...diğer taraftan ise Mahmut Şevket Paşa Köyünde Yaz Tatillerindeki pekçok yaşadıklarımız anılarımda canlanır hala....hatta en belirgin olanı 1974 yılında yani 6 yaşında iken Kıbrıs Harekatı olduğu vakit, Köyde yaşananlar idi..." Kıbrıs Türk'dür Türk kalacak..."

Rahmetli Babam 14 yaşlarında iken Beykoz'a gelmiş, yani 1950'li yılların başında...gençlik zamanlarında " Sadrazam Tevfik Paşa Yalısı" nda Köklü ailenin yanında Kotra'da tayfalık ile başlamış iş hayatına, tabii ki bugün Abana-İnebolu-Bozkurt-Evrenye-İlişili dendi mi insanlarının büyük kısmı denizcilik sektöründe olduğundan olacak Babam da Denizcilik sektörünün en alt seviyelerinden tayfalık ile başlamış ...

Çok güzel bir çocukluk dönemi geçirdik, hani eski siyah-beyaz Türk Filmleri vardır ya, Hizmetçili, Ahçılı, Bahçıvanlı, Şoförlü aynen öyle bir yaşandı...yaşıtlarımız misket ile oynarken, biz Antik Side Kentini bulup ortaya çıkaran Yalı Sahibi Ailenin Büyüğü Ordinaryüs Profesör Arif Müfit Mansel'in kazılarda kalıpların alınmasında kullanılan sikkeleri ile oynardık...Babam Yalının o an yaşayan ikinci kuşağından Tevfik Beyle akran iken biz de abi-kardeş olarak onların ek evlatları Erdem ile akran idik...çocukluk yıllarımız babamın da kullandığı sürat teknesi ile Boğaziçi turlarında geçti...çok küçük yaşlarda iyi bir yüzücü idik...

Hayat bize Şahinkaya Mahallesinde yeni bir safha açtı...1979 sonlarından beridir meskenimiz burası idi...az ev koca arazide, hatta evimizden Paşabahçe Sahili görünmekte idi diye hatırlıyorum...Mahellenin ilk televizyonlarından birisi de bizim evde bulunmakta idi....ailenin her iki tarafına da bakıldığında oldukça geniş bir aile sayılırız...her ne kadar baba tarafı geçmişi dikkate alınsa da anne tarafından 100 yıla az bir zaman kalmış Beykozlu olmak ile hep gurur duyduk...

İlk denize Burunbahçe'de girdim ilk fotoğraf makinemiz ilkokula giderken oldu, ilk Yazım, Küçük yaşlarda iken şiir olarak Türkiye Çocuk Dergisinde çıktı, ilk Beykoz Maçına Anadoluhisarı Stadında gittim, Günlük Spor Gazetesinde ilk yazım o da isimsiz olarak 1993'de Fotospor Gazetesinde çıktı, ilk işyerim Sırmakeş Kaynak Suyu, Askerlik Sonrası ilk İşim Hürriyet Gazetesi Güneşli Binasında idi, ilk iş görüşmemi o dönemlerin ünlü bir hakemi de olan Hürriyet Gazetesi Müessese Müdürü Erkan Göksel ile yaptım, 27 sene Türkiye'nin en büyük Holdinglerinden biri olan Eczacıbaşı'nda çalışıp emekli oldum...

Aynı anlarda hafta sonu maçları ile Fahri Muhabir olarak başladığım Gazetecilik serüvenimde ilk Süper Lig Maç Takibimi Fotomuhabir olarak İzmir'deki Atatürk Stadında Karşıyaka-Fenerbahçe Maçı ile yaptım...90'lı yıllarda Türkiye'de çalışma arkadaşlarım ile Edirne'den Kars'a, İzmir'den Mardin'e kadar, Rize'den Adıyaman'a Tüm Profesyonel Lig Takımlarının Teknik Direktörlerini, Başkanlarını ve birçok oyuncularını tanıyan medyadaki birkaç kişiden biri idim...

Allah bize başka bir sektörde yani Eczacıbaşı'nda çalışmayı kısmet etti, işin Gazetecilik kısmına profesyonel olarak baksa idik bugün çok farklı bir yerde olabilirdim...hatta özel sohbetlerde anlattığım bir anım vardır, Türkiye'de ilk İddia olayı başladığında , bizlerde nacizane Türkiye'deki tüm profesyonel takımlardan derin bilgisi olan biri olarak çok kişiye İddia Tahminlerimizi verip, aramızda kalsın bir hayli de para kazandırdım. " Sen niye oynayıp kazanmadın? " derseniz, Vallahi 1 hafta denedim kendimi İddia Maç tahminlerimde ters köşe oldum, bilemeyince bir daha da elime almadım, oynamadım.

Beykoz Spor Kulübünün hayatımdaki yeri çok farklı, Abim Muammer Ercan ile başlayan çalışmalarımız, sevdamızda 40 yılı geride bırakmış ve önemli bir arşive sahip olarak devam etmekte. Bu pandemi sürecinde arşivimizi herkesin yapamayacağı, bir kitap çıkarıp satma  yolunu da tercih edebilecek iken herkese açtık. Bazı uyanıklar kendi arşivi gibi kullanma eğiliminde, paylaşımında olsa da büyük bir emek var, bu arşivde.

Velhasıl ilk kez bu kadar derinlemesine bir özel yaşantımı aktardım sizlere, 21 yılı geride kalan bir evliliğim ve bunun hayatımıza yansıması olan 20 yaşında tek çocuğum var, Erdem'im var......hayatım boyunca bir kez ev aldığım anda abimden aldığım borç dışında kimseden borç aldığımı, istediğimi hatırlamıyorum...birçoğu da toplumda tanınan simalar olan çok kişiye ise borç vermişiz, dar gününde yanında olmuşuzdur, hatta çoğu da geri ödeme yapmasa da paraya önem vermeyen biri olarak " Hakkımız helal olsun " demişsizdir. Allah'a olan can borcumuz dışında da kimseye bir borcumuz-harcımız yok....hayatım boyunca hep kendi ayaklarım üzerinde durmasını bildim.

Bugün geriye dönüp baktığımda tanıyanlarım hep şunu der, " Sen bu işi, Beykoz'da yaptığın gazeteciliği hizmetleri başka ilde ilçede yapsan ihya olmuştun, altında arabalar, yazlıkların, kışlıkların olurdu...." Beykoz İlçesinde çekirdekten, işin mutfağından başlayan bir gönüllü gazeteci olarak ilçede Gazete çıkarmayı aklıma getirmedim ve de getirmeyeceğim de...

Müthiş bir tanıdık gurubum, arkadaş çevrem, Türkiye'nin değişik kentlerinde dostları olan biri olarak diyeceğim o ki Kalabalıklar içinde Yalnız Yaşayan biri oldum...hiç bir arkadaşımı, tanıdığımı bir diğerinden ayırmadım. Zaman, zaman darılıp barıştığım, halen daha aramıza mesafe koyduğum dostlarım olmadı mı oldu, ama kimseye kin gütmedim, beddua etmedim, ağzımdan küfür işiten varsa var mıdır bilmem ( Beykoz Maçlarını karıştırmayayım!!!! ), hatalarım, yanlışlarım olmuşmuduır elbette olmuştur...hatta en büyük hatam, yanlışım aileme vakit ayıramamak oldu ki bunun vicdani hesabını içimde çok yaşadım ve de yaşıyorum da...

Dost Beykoz Gazetesinde Spor Sorumlusu görevim dışında, kendime ait Sitelerim, Bloglarım ile yayın hayatına devam ediyorum. Halen daha o saha senin, bu saha benim cebimdeki İstanbul Kartıma yaptığım yükleme ile gitmekteyim...Beykoz İlçemizde Spor Kulüplerinden birkaç tanesi hariç, bir kuruş yardım, reklam gelirim, yol paramı dahi almadım, zaten isteyemem de...emekli, evi olan , emekli maaşı ile geçinmeye çalışan, ve Alzaymır Hastası olan 80 yaşındaki annem ile dertlenen biri olarak yaşamaya çalışıyorum....

Şimdi buraya kadar uzun yazımı okuyanlar, " Talip Kardeşim ağır bir hastalık mı geçiriyorsun, Yoksa Korona mı oldun ? " diye sorabilir, yok dostlar yeni yükselmeye başlayan şekerim ve fazla kilolarım dışında bir problem şimdilik yok... " Peki niye yazdın bunca yazıyı, hayat hikayeni? " derseniz, şu ölümlü dünyada yarına çıkacağımız belli değil ki? bilinmeyen yönlerimi ileride hayatımı anlatacağım kitap ile aktarma düşüncesinde iken şimdilerde yazayım dedik, tıbkı Beykoz Spor Kulübü Arşivimizi Kitap olarak yayınlamak varken, aktardığımız gibi...52 yılını geride bıraktığım günlerde Beykoz'a bir not düşmek için diyelim...

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder