24 Temmuz 2022 Pazar

TALİP ERCAN, " BEYKOZ'UN YENİ TEKNİK DİREKTÖRÜ ZAFER ÖĞER'E DAİR DÜŞÜNCELER..."


Beykoz 1908 A.Ş. Takımı 2022-23 Sezonunda Beşiktaş Takımının bir zamanlar efsane kalecilerinden Zafer Öğer ile Teknik Direktörlük konusunda anlaşmaya vardı...bu konudaki haberimizi okumuşsunuzdur...

Zafer Öğer yaşı kemale ermiş 50 yaş üzeri futbolseverler için çok tanıdık bir isim...yıllarca Beşiktaş takımında görev yaptı, değişik takımlarda forma giydi...futbolculuk kariyerinin son demlerinde Beykoz 1908 takımında görev yaptı.

1997-98 Sezonunda 30 maçta Beykoz kalesini koruyan başarılı isim, o 1 sezonluk süreçte Sarı-Siyahlı kulübünü o kadar sahiplendi ki bilenler bilir...

O sezon başında Spor Gazetelerinde olsun, spor sayfalarında olsun Beykoz futbol takımının yaptığı transferler gündemden düşmez idi...alçak gönüllülük yapmayacağım bu konuda tüm medya organlarına yaptığımız haberler de arşivimizde mevcut...

Yazacaklarımı pek çok yerde anlatmışımdır, hatta kısa bir hikaye şeklinde ( Greenpark Operasyonu ) da yazmış idim...1997-98 Sezonunda TFF 2.Ligindeki takımımızın Teknik Direktörü Timuçin Çuğ idi...Kamuoyuna düşen bomba transferlerin ardından Bolu Greenpark Otelde ( Ki Trabzonspor uzun yıllar sezon başı kampını burada yapmıştı ) kampa gitmiş idik.

Rahmetli Ulvi Gözümoğlu Kampın İdarecisi idi...ben de hasbelkader kendisinin yardımcısı idim...kampta kimler yoktu ki Eskişehir ve Fenerbahçe'den tanınan Zafer Tüzün, Hasan Vezir, Mecnur Çolak, Zafer Öğer ve birçok üst düzey oyuncu...

Kampı ilerleyen günlerinde transfer ücretlerini alamadıkları gerekçesi ile pek çoğu takımdan ayrılırken, adam gibi adam olan Kalecimiz Zafer Öğer onları ikna etmek için çok çalıştı, o anlı şanlı yıldızlar içinde takımda da kalan isim oldu.

Hatta yeri gelmiş iken bir anımı anlatayım...antrenmanlarda çok su tüketilmekte idi...bu arada yemeklerde de soda ve su tüketimi müthiş rakamlara çıkmakta idi. Rahmetli Ulvi abi her günün sonunda masrafları kalem kalem inceleyip imzalardı...

Anlı şanlı Süper Ligin yıldızları takımda olunca onlar açısından masraf şu olmuş bu olmuş neye yazar...yemek sonralarında bir buçukluk pet şişe sularından sadece bir yudum alınmış olanlar bile vardı...bunları garsonlar toplar çöpe atardı.

Bir akşam üzeri yine rahmetli Ulvi abi hesapları incelerken su ve soda parası müthiş çıkınca soğuk, soğuk terlemeye başladı...ben de bir göz atayım dedim çok büyük rakamlar yazılmaktaydı...eee otel de 5 yıldızlı bir konumda.

Rahmetli Ulvi abime," Abim ben yemek maslarında arta kalan suları toplasam, bir sonraki antrenman için mataralara boşaltsam biraz rakam aşağı iner, sodaları da genelde yemek sonraları alıp odalarında içmekteler. İnelim Bolu'ya toptancıya soda alsak çaktırmadan akşam karanlığında da müsait oda var ya köşede oradan içeri alırım ben çaktırmadan, rakamlar bir hayli geri çekilir dedim

Sonrasında Takım Kaptanımız Zafer Öğer'e de konuyu açtım, " Kaptan ben masada artan suları toplayacağım, ayıp olmaz değil mi? bu kadar ünlü futbolcu varken küçük hesap peşinde koşuluyor derlerse günahı vebali gülmeleri bana olsun dedim..." o da iyi düşünmüşsün dedi.

Hey gidi günler hey diyesi geliyor insanın...neyse o öykü şeklinde daha sonra yazacağım " Greenpark operasyonunu " akşam vakti icra ettik. Rahmetli Ulvi abi ile Bolu'ya indik, toptancı ile soda alımı için anlaştık. Biraz havanın kararmasını falan bekledikten sonra koli, koli rahmetlinin aracına yükledik. Hava tamamen kararınca da o kör noktadaki masörün kullandığı odaya balkondan aldık soda kolilerini.

Kaptan Zafer Öğer'e " Operasyon tamam " bilgisini verdim...yarın sabahtan itibaren maslardaki yarım suları toplayıp mataralara doldurmaya başlarken şaşkın gözlerle beni garsonları şefleri takip etmekte idi...sonuçta paraları verilmekte olan bir şeyi alıyordum...sonrasında Hocamız Timuçin Çuğ ve Kaptan Zafer Öğer artık futbolculara soda verilmemesini otel görevlilerinden istediler, yasak gelmişti !!!

Kamp bitti maçlar başladı, kalan sağlar bizimdir hesabı...o ünlü yıldızlardan Zafer Öğer ve Kocaeli Kaptanlığı da yapan Erol dışında kalan olmadı...sezon içinde pek çok sorunun çözümünde elini taşın altına koydu Zafer kaptan...

Hiç unutmam ben de gönüllü olarak altyapı takımlarına bakıyorum...o yıllarda A Takımlar dışında sadece 14-16 Yaş Grubu Müsabakaları ve genç takım müsabakaları olurdu. Şimdilerdeki gibi U ile başlayan her yaşın değil...

Genç Takım Kalecimiz Serkan'a ricam üzerine Zafer Öğer'in maçlarda giydiği Kaleci Formasını alıp hediye ettirdim...Kış Mevsimi gelmişti, altyapı takımlarında Yağmurluk bile yoktu...Kaptan Zafer'den rica ettim, yılların malzemecisi Rahmetli Sefa Tarıcan'ı çağırdı altyapıya hemen yağmurlu ayarla dedi. O an için yedek kulübesinde bulunan oyunculara yetecek kadar yağmurluk alıp verdik takıma.

Ne zaman bir sıkıntı olsa, yaşansa imdada yetişirdi Zafer Öğer...çok uzun yılların ardından Beykoz 1908 Takımında yeniden görev yapacak olmasına çok sevindim. Şu sırlara yaşadığım yoğunluk nedeni ile kendisini göremedim, ilk fırsatta görüşüp başarı dileklerimi ileteceğim...

Zafer Öğer gibi Hocaları el üstünde tutmak gerek...imkanları sonuna kadar da zorlamak gerek, işine de karışmamak tabii ki...

Vaktiniz varsa Greenpark Operasyonu adlı öykümü de okumanızı öneririm...

GREENPARK OPERASYONU

Kendini bir anda anılar silsilesinin içinde buldu...gayri ihtiyari ağzından dökülen cümleleri bir mırıltı halinde kendi kulakları da işitmeye başlamıştı, ”Hey gidi büyük Beykoz hey...” Kendini bildik bileli futbol ile yatıp futbol ile kalkar bir hali vardı. Ancak son yıllarda neden nefret eder hale gelmişti doğrusu kendisi de anlamlandıramıyor idi.

Paşabahçe Semtindeki Yalıda geçen çocukluğunun en renkli anlarının ardından taşındıkları Şahinkaya Mahallesinde daha sonra futbol sevdasının Beykozspor aşkının hakim olduğunu görecekti. Taş Ocakları mevkiinde yaptıkları maçlar ne de heyecan ve çekişmeye sahne olurdu. Ara sıra da diğer yani aşağı mahalle gençlerinin şimdilerde Meslek Lisesi olan düzlükte yaptıkları maçlar aklına geldi. Kısacası futbolla yatıp futbolla kalkan bir gençlik günleri. Televizyonlarda tek kanal hakimdi daha, hatta TRT’nin bir başka kanal daha kuracağını duyduğunda
- Yani 1.Kanalda beğenmediği bir şey varsa Delta Marka televizyonun tuşlarına basıp 2.kanalı mı açacağız şimdi? İnşallah orada daha çok kovboy filmleri, Polisiye diziler olur..
Ağzından çık...çık...çık...seslerinin çıktığını fark etti ardından da ekledi-Nereden nereye?. Neyse dedi yine kafam ve anılar karıştı, oysa Beykoz anıları gelmişti aklına. Hafızasını zorlamaya başladı, ilk Beykoz maçına ne zaman gitmişti acaba? Bugün yine hafızası onla inatlaşmakta idi ki bir türlü anımsayamadı. Acaba yıllardır tuttukları geniş arşivine bir göz atsa aklına gelebilir miydi ki?
Sonrasında nedense Rahmetli  Ulvi Gözümoğlu geldi ve yerleşti o günkü anılarının içerisine. Beykoz’un en zor zamanlarında bitiveren, o, -r-leri söyleyemeyen tatlı dili ile kaçamazdı taleplerden ve cevaplardı ;
-Tamam ancak bu kez son oysun!!!
Ulvi Gözümoğlu ne zaman aklına gelse ve de bir ortamda konu edinse o Dorukkaya Greenpark Otelindeki sezon öncesi kampı aklına gelirdi. Bir kez daha ağzından çıkıverdi-Hey gidi günler hey!-cümlesi.
O sezon lig başlamadan kampın yapılacağı adres Dorukkaya Greenpark olmuştu. İşyerinden yıllık izne ayrılacağı günlere denk gelmişti. Kampa için verilen sayıya dahil değildi oysa. Neyse kafiledeki herkes otele gelip odalarına çekilince kendine de bir bulma telaşı yaşamıştı. 
Dedik ya listeye son anda dahil olduğundan ismi konaklayanların listesinde bulunmuyordu. Yer de bulmak zordu o andan sonra, neyse ki malzemecilerin odasındaki masaj masası üzerine alelacele buldukları bir süngerli yatağı yerleştirerek çözmüşlerdi olayı.
Timuçin Çuğ Hocanın Teknik Direktörlüğe geldiği kadroda kimler yoktu ki ! Bulgaristan’daki Jivkov yönetimi zulmünden kaçıp yeni meskeni Beykoz’a gelen ve Beykoz takımında forma giyen ve ardından Sarıyer ve Fenerbahçe maceraları yaşayıp ünlenen Türk Futbolcu Mecnun Çolak, Fenerbahçe ve Eskişehirspor’daki golcülüğü ile tanınan Zafer Tüzün, Beşiktaş Takımının efsane kalecilerinden Zafer Öğer ve daha birçok dönemin kalburüstü futbolcuları...
Kamp neşe içinde başlamış 30 kişilik futbolcu ordusu sabah-akşam günde çift idman ile sezon hazırlıklarını başlatmıştı. Gel zaman git zaman günlük gelen masraf listesini inceleyip imzalayan Rahmetli Ulvi Gözümoğlu’nun dikkatinden kaçmayan kabarık iki harcama vardı ki su ve soda idi bunlar.
-Oymaz yahu bu kayayda olmaz!
Diye söylenip hayıflanır iken kendini takip eden misafir sanatçı konumundaki genç adamın aklı da çoktandır bir vurdumduymazlığa takılıp kaldığından aynı konuda birleştiklerini gördü.
-Abi ben sana bir şey diyeceğim?
-Buyuy de bakim
-Görmekteyim ki sen de su giderlerine kafayı takmışsın. Abi ben biliyorsun yemekten en son kalkan isimlerden biriyim, futbolcuların içmek için talep ettikleri ve gelen pet şişeden bir yudum çekip bırakmaları gücüme gitmekte.
-Ne yapalım ki bunu sen diyorsun, bunca yıl üst düzey takımlarda oynamış futbolculara suda tasarruf et dersek gülerler adama.
-Abi diyeceğim o ki , hani idmanlarda kullanılan su mataraları var ya, ben her yemeğin ardından masada kalan suları bunlara boşaltsam az da olsa bir tasarruf etmiş olmayız mı?
-Eyvallah güzel kardeşim sende bu duyarlılık varken bir kez daha anladım Beykoz sevdanın samimiyetinden
O andan sonra ilk yenilen öğle yemeğinin ardından yeni görevine başlayan genç adam, masa masa dolaşıp yarısı ya da tamamına yakını dolu olan 1,5 litrelik pet şişelerini toplamaya başlar. Garsonlar şaşkınlıkla kendisini izlemektedir. Hatta birisi gelip yanına
-Kardeş sen bunları neden topluyorsun ki?
-İdman mataralarına dolduracağım da!!!
Bu görüntüyü uzaktan muzip bir gülüş ile takip eden Gözümoğlu, başarılı operasyonun ilk denemesinin ardından genç adamın yanına gelip teşekkür eder.
Akşam üzeri gelen günlük imzalanması gereken masraf listelerinde su tüketimi bedelindeki düşüş mutlu eder yılların muhasebecisini. Hem masada yarım bırakılan suyun parası ziyan olmamış hem de idman mataraları için yeni suların satın alınmasında belli bir düşüş olmuştu. Peki ya su kadar tüketilen bir kalem daha vardır ki o da sodadır.
Genç adam yıllardır tanıdığı Gözümoğlu’nu bir kez daha düşünceli görür...
-Hayrola abi yine daldın gittin, yoksa fazlaca değişen bir şey olmadı mı?
-Yok ya Allah razı olsun senden 20 günlük kamp süresi düşünüldüğünde yani yaptığın işin toplam verileri, masraf listesinden düşüldüğünde ortaya çıkacak yaptığın bu hizmetin anlamı. Yalnız su işinde tasarruf sağladık da soda meselesi de kafama takılmıyor değil. Futbolcu milleti için olmazsa olmazlar haline geldi şu melet...bayağı da masrafı çoğalmakta. Anlamıyorum ki soda banyosu mu yapıyor bunlar? Zaten dışarıda 2 kuruşluk şey bu lüks otelde 10 kuruş bir de gereksiz israf olunca hesaba etki etmiyor değil.
-Ulvi abi bak ne diyeceğim, hani diyorum çarşıya bir iniversek, Gerede’de bir toptancı bulsak...oradan toptan alsak ve akşamları dağıtsak futbolculara sodaları!
-İyi de adamlar zaten şu yaptığın su olayına bile gıcık olmuşken  bu işe isyan etmez mi? Haydi sodaları alıp getirdik –Yahu sizin günde 100 şişe soda tüketimi neden durdu? Soda içimini mi yasakladınız derlerse, hatta dağıtırken yakalarlarsa rezil olmaz mıyız? Burada o kadar anlı şanlı takımlar kamp yapmakta adımız çıkmaz mı?
-Abi bak cevabını kendin verdin! Hocamız soda tüketimini yasakladı dersin geçersin!
-Peki ya bu işi bir düşünelim, öğleden sonra Gerede Sahasında maçımız var ya biz bir-iki saat önce çıkıp bir dolaşalım toptancıları.
-Tamamdır abi!
O gün Beykoz Kulübünün emektar yöneticilerinden muhasebe üstatlarından ! Ulvi Gözümoğlu ile genç adam çıkacakları operasyon için ! yola koyulurlar. Bir iki yere sorduktan sonra toptancının kapısındalardır. Eee adam kılı kırk yaran yılların muhasebecisi ya toptancıda kıran kırana bir pazarlığın ardından fiyatta anlaşılır. Ancak bu kez de kilometrelerce mesafedeki otele siparişler nasıl gelecektir? Haydi bu çözülse otel yönetimine çaktırmadan nasıl da içeri alınabilecektir.
Genç adam ile aynı anda gözleri dışarıdaki araca takılır. Her ikisinin de kafasından acaba ihtiyar araca ne kadar soda paketi sığar diye geçmektedir. Ulvi Bey toptancıya döner ve seslenir...
-Ustam sen 100 paketi bu akşam alacak şekilde hazırla!
Devam eden günün akşam saatlerinde büyük operasyon için düğmeye basılır. Genç adam ve Ulvi Bey aracını toptancının depo kapısına yanaştırır. Her yükledikleri paketin ardından yaşlı aracın tekerleri biraz daha yapışır asfalta. İlk plan başarı ile uygulanmış araç ağır ağır almaktadır Dorukkaya Greenpark Otelinin yolunu. Pek de aceleleri yoktur nasılsa. Akşam karanlığınında devamı gelecektir operasyonun.
Akşam üzeri otelin en dış noktasındaki odanın balkonundan içeri süzülen genç adam camla kaplı balkon kapısını tıklatır. Malzemeci Sefa Tarıcan, Masör ve bir iki genç futbolcu kendilerini hazır beklemekte idi. 100 paket soda ki her bir pakette 6 tane olduğu hesap edilirse 600 şişe edecektir malzemecilerin odasının yatak altlarına, dolaplara ve görülmeyecek üstü örtülebilecek yerlere yerleştirilir. Daha sonra kaptan Kaleci Zafer Öğer çağırılarak durum izah edilir, soda ihtiyacı hissedenlerin malzemecinin odasına gelmeleri ve içtikten sonra da boş şişeleri de getirmeleri sıkı sıkıya tembihlenir.
Paşabahçe’den çıkıp tarihi Beykoz Spor Kulübünün sahildeki yerine geldiğinin farkına varmadan o operasyonlu anısı uçup gider ve başka anılar belirmeye başlar....ya bizim bir Karşıyaka ile oynadığımız maç vardı ya ne de macera yaşanmıştı...o da başka hikaye yazımına kalsın....
9 Mart 2013 / Beykoz Öyküleri
https://draft.blogger.com/blog/post/edit/8647486694620908167/7922506964137807458

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder