27 Nisan 2021 Salı

TALİP ERCAN, " HERKES BİR MAKAM KAPMA DERDİNDE YA DA BİR YERE BAŞ OLMA..."


Şu insanoğlu ne garip bir varlık...gerçi yaratılmışların en şereflisi yani Eşref-i Mahlukat olarak nitelendirilmiş insanoğlu...

İnsanoğlu doğar, büyür ve Allah'ın tayin ettiği vade miktarı yaşadıktan sonra hayata veda eder...hayatını iyi, güzel, hayırlı geçirenler Allah'a ortak koşmayıp, varlığına inanıp Cennetine gidecek iken tüm olumsuzlukları kendinde barındıranlar için vah ki vah...

İnsan diğer canlılara göre doyumsuz, elindeki ile yetinmeyen, şükretmeyen yapısı ile de dikkatleri çeker...hatta öyleleri vardı ki sanki dünya onların üzerine kurulmuş, o olmazsa yok olup gidecek...işte biz buna terim arasak kibir, ego, bencil, hırslı gibi kelimeleri kullanabiliriz.

Bu tür insanlar Beykoz'da yok mu? fazlası ile var...onların ortak özelliklerinden birisi de Piar yetenekleri olsa gerek yani halkla ilişkileri...hatta bazıları mantar gibi her yerde biterler...

Oysa şu yaşadığımız salgın süreci de gösterdi ki az yaşa çok yaşa akıbet gelir başa misali ölümden kaçmak mümkün değil.

Akrabalarımızdan, komşularımızdan tanıdıklarımızdan nice insanı kaybettik...peki gereken dersi çıkarabildik mi? ne mümkün.

Bizler bilindiği üzere Medya Mensupları olarak şu kısıtlama günlerinde ayrıcalıklı kesimlerden olsak da ben şahsen 1 yıllık sürede kısıtlama anlarında sadece 2 ya da 3 kez dışarı çıktım.

Ancak dışarı çıktığım anlarda özellikle hadi yaşlı demeyeyim üst yaş gruplardan insanları görüyorum hep...parklarda, bahçelerde, her yerde varlar...tamam sıkıntılı bir süreç, evde nefes almak bile zorlaşmakta ancak bile bile de yapılmaz ki bu...

Haa bize laf sokuyorsun da gençlere değinmiyorsun hiç? derseniz o gençler zaten yaşıyorlar mı yaşamıyorlar mı beli değil, her birini sanal alem karşısında kaybettik...sabahlara kadar oyunlar devam etmekte. Bir bakın ev içindeki halinize bana haklılık payı vereceksiniz...

Neyse konumuz farklı idi...insanoğlunun doyumsuzluğundan, her yerde ben de olayım, her yerde imzam olsun, varlığım hissedilsin durumu idi konumuz...peki neden bu istek, hırs?

Etrafınıza bakın onlarca unvanı olan ve her görevi için ayrı kartviziti olan insanlara rastlamak mümkün. Bir ya da iki tane Sivil Toplum Kurumunda bulunmak, çalışmak, yönetimindeki yer almak kesmez onları...illaki 4,5 ve 6.olacak...çünkü bunların ortak düşüncesi ben olmazsam bu işi olmaz, o dernek tabela derneği olur düşüncesi...

Oysa oradan ayrılsa işler belki de daha da güzel olacak, daha da hareketlenecek...geçmiş yazılarımın birinde yazmıştım...Beykoz'da da örneklerini görebileceğimiz hep belirli ailelerin, belirli soyadı olanların her yerde bulundukları görülebilir.

Babadan oğula, oğuldan diğer oğula, kıza, damada, yeğene geçen bir durum söz konusu...ha ben yetenekli isem, bulunduğum her yerde başarılı isem kime ne? ben istemiyorum ki onlar beni yönetimlerine yazıyor diyenler de olacaktır...ki gerçekten de buna şahit olduklarım da yok değil ama durum da bu maalesef.

Düşünüyorum da kendilerini her yerde her stk da olmak zorunda hissedenler acaba ailelerine de aynı önemi veriyorlar mı? kendi çocukları ile çay-çorba ortamlarındaki muhabbetleri yakala biliyorlar mı? 

İyide kardeşim sen de kim bilir kaç yerde varsın? kaç yönetim kurulunda, kaç dernekte varsın derseniz? öncelikle hiçbir siyasi partide üyeliğim yok, ardından ilk diyeceğim Beykoz Spor Kulübü Derneğinde değişik yönetimlerde Müze Kuruluna yazıyorlar ismimizi. 

Medya anlamında verdiğimiz destek nedeni ile de Rüzgarlıbahçespor ve Beykoz Masterler SK Yönetimlerinde de bulunuyorum...Yöre Derneklerine üye değilim...

Eğer ki insan ben dışarıdan da destek olabiliyorsam, yardımda bulunabiliyorsam, faklı şekillerde katkılarım olabilir düşüncesinde iken...neden kartvizit meraklısı olur? ha istemem yan cebime koy diye düşünenler de az değil...

Tabii ki bu yazımda işini gerçekten hakkı ile yapanları tenzih ediyorum...ama gerçek de bu...şu Beykoz'da yazılacak o kadar yanlışlıklar var ki, fakat -Yahu sen önce kendini kurtar- sesinin muhatabı oluyorum kendi özümde.

Evet dostlar Müslümanız Elhamdüllillah denir hep de bir kere olsun Kutsal Kitabımızı, Kuran-ı Kerim'i okuduk mu? Ben Arapça bilmiyorum ki okuyayım diyecek çok olacak, ben de diyorum ki Türkçe Mealinden okudunuz mu?

Okuyun ve görün yahu günlük hayatta, sosyal hayatta rastladığımız nice konu burada ayet ve surelerde varmış  diyeceksiniz...zaten uzun bir kısıtlama günü olacak, hemen her evde olan Kuran-ı Kerim Türkçe Meal Kitapların alın ve okuyun kütüphanenizden....

Yıllarca gazete okudunuz, roman, hikaye, şiir kitapları okudunuz da bir kere olsun Kuran-ı Kerim'i okudunuz mu? Her gün 70 sayfa okusanız 10 günde biter...

Yıllarca topluma maalesef Amerikan Dizilerindeki Rahipler, Pederle ve ağızlardan çıkan süslü kelimeler, cümleler ile adamların dininde ne güzel şeyler, ifadeler, yorumlar var dedirttiler...oysa senin kutsal kitabında kat be kat fazlası ile mevcut...

Hıristiyan Din adamlarına, mesajlarına verdiğiniz önemi maalesef bizim Hocalarımıza vermediniz...dizilerde, filmlerde hep üç kağıtçı, üfürükçü, cinci , paragöz tiplemeleri ile insanları dinden soğuttular.

Öte yandan insani ilişkilerini sadece tuttukları, gönül verdikleri partilere göre yürüten geniş bir kesim de var...doğruya doğru yanlışa yanlış diyemeyen...ya da memleketlim hesabı ile yürütme gayretinde olanlar...

Neye üzülüyorum biliyor musunuz arda kaynayıp gidenlere...sabahın ilk ışıkları ile işe, çalışmaya gidip, akşam yorgun argın eve gelip yemekten sonra televizyon karşısında uyuyakalan insanımıza...onlar hayatlarının nasıl gelip geçtiğinin farkına bile varamıyorlar...

Son cümlem şu olsun ki özellikle emekli olanlar, belli bir maaşı olanlar şu salgın günlerinde yani çıkmayın dışarı...çıkma çıktıkça sıra sana gelecek !!!



Hiç yorum yok:

Yorum Gönder