5 Şubat 2019 Salı

SAADET PARTİSİ ADAYI KAŞITOĞLU ANADOLU GENÇLİK DERGİSİNE KONUŞTU


Saadet Partisi Beykoz Belediye Başkan Adayı Muharrem Kaşıtoğlu, Parti düşünceleri kapsamında faaliyette bulunan Anadolu Gençlik Dergisine bir röportaj verdi...işte Kaşıtoğlu'nun açıklamaları


Anadolu Gençlik Dergisi: Kendinizi tanıtır mısınız?

Muharrem Kaşıtoğlu: 1973 yılında Kastamonu Bozkurt’ta doğdum, 1976 yılında Beykoz’a göç ettik. Beykoz Yenimahalle Mehmet Emin Pulat Konak İlkokulu’nu, Beykoz Anadolu Hisarı Ortaokulu’nu, Haydarpaşa Teknik Lisesi’ni ve Anadolu Üniversitesi Kamu yönetimi bölümünü bitirdikten sonra, Marmara Üniversitesi “İstanbul Araştırmaları” ve Aydın Üniversitesi “Marka Şehirler” bölümü olmak üzere çift yüksek lisans yaptım.  Pek çok Sivil Toplum Örgütünün çeşitli kademelerinde görev alarak Beykozlu Kastamonulular Derneği, Türkiye Basım Yayın Meslek Birliği, Beykoz Belediye Spor Kulübü ve Beykoz Kent Konseyi gibi STK’ların başkanlıklarını yaptım. Halen 1500 üniversite öğrencisine eğitim ve burs desteği sağlayan Kastamonu Çalışma Grubu Başkan Vekili ve İlim Yayma Cemiyeti Beykoz Şubesi Başkan Yardımcısıyım. 2009-2014 ve 2014-2019 dönemlerinin Beykoz ve İBB meclis üyeliği yaptım. 2014-2018 yılları arasında Beykoz Belediyesi Başkan Yardımcılığı görevinde bulundum. Yayımlanmış beş kitabım var. Fatih Masalı kitabım yayım aşamasındadır. Evli; üç evladı olan bir 15 Temmuz gazisiyim.

AGD: Sizin Projeleriniz ve mevcut belediyelerin projelerini nasıl değerlendiriyorsunuz?

MK: Biz kendi projelerimize bakalım. Belediyecilikte tüm projeler insan ve doğa merkezli olmalıdır. İki önemli kavramı da yok saymadan projeler üretilmelidir. Daha mutlu Beykozlularımızın yaşadığı bir ilçe en büyük hayalim. Pek çok alanda özellikle kültür-sanat, turizm ve eğitim alanında marka olabilmeyi başarmış bir ilçe hayal ediyorum. Beykoz pek çok değeri ile işlenmeyi bekleyen bir elmas adeta. Bizim de niyetimiz bunu başarmak.

AGD: Büyük kentlerde özellikle de İstanbul gibi bir yerde belediyecilik yapmanın bir öncülük olması gerekir kanaatindeyiz, siz öncü olarak neler yapmayı hedefliyorsunuz?

MK: Elbette bugün baktığımızda İstanbul ölçek olarak Türkiye’nin açık ara en kıymetli kentidir. Diğer 80 kentin de gözü kulağı daima İstanbul’dadır. Bu şehirde oluşturacağımız doğru ya da yanlış örnekler diğer şehirleri doğrudan etkiyecektir. Böyle önemli bir misyonu varken bu şehri olumlu örneklerle donatmalıyız. Beykoz’un coğrafi kıymetinden ve tarihsel zenginliğinden olabildiğince yararlanmak gerekiyor. 52 km uzunluğundaki sahil şeridi olan yerde denizden, %80’i orman ve yeşil olan yerin üreteceği zenginliklerden olabildiğince yararlanmayı planlamaktayız. İnşallah göreve geldiğimizde kısa zamanda Beykoz’u kültürel etkinlikler, doğa sporları başta olmak üzere birçok alanda ülkenin en önemli markalarından biri yapmayı hedeflemekteyiz.

AGD: Sizin Belediyecilik anlayışınıza göre şehir ve insan nedir?

MK: Şehir ve insan ilişkisi etle-tırnak gibi birbirinden ayrılmaz kavramlardır. Rabbim insanları yaratırken tertemiz yaratmıştır. İnsanı zamanla yaşadığı çevre ve şehir değiştirmektedir. Dolayısıyla şehirlerimiz bugünümüz ve yarınımız için çok ama çok önemlidir. Bu sebeple şehirlerimiz belli değerler sistemine göre inşa etmeliyiz. Eğer bunu yapmazsak geleceğimizi yok olmaktan kurtaramayız. İnşa ettiğin şehirle ve inşa ettiğin insanla ilişki bu kadar iç içedir.

Bir şehri yaşamaya değer kılan şey, bu ilişkinin değerler anlamında fayda merkezli olmasıdır. Hacı Bayram Veli’nin dediği gibi “insan kendini inşa ederken, aslında toprağın arasında kendini inşa eder. Gönülde her ne varsa şehir olarak görünür. Gönlü taş olanın şehri taş, gönlü aşk ile dolu olanın şehri gülistan olur”. Şehri rant kokan kavramlardan korumak temel meselemiz olmalıdır.    

AGD: “İstanbul’a ihanet edildi” diye bir söylem geliştirildi geçtiğimiz günlerde. Sizce durum nasıl ve yaşanılabilir şehirler nasıl olmalıdır?

MK: İstanbul’u ve ilçelerini diğer şehirlerden farklı kılan öğeler var. Bu öğeler çerçevesinde baktığımızda ayrı bir ilgiyi hak etmektedir. İstanbul bize 8500 yıllık bir insanlık emanetidir. Lakin bizler İstanbul’a emanet değil de miras gibi baktık ve bunun sonucunda hayırsız mirasçılar gibi davranarak adeta birer mirasyedi olduk ve maalesef bu şehre geri döndürülmez kötülükler yaptık. İstanbul denildiğinde eskiden ilk akla gelen Kız Kulesi, Galata Kulesi, Sultan Ahmet Camii ve Ayasofya Camii gibi yerlerken, bugün artık beton gelmekte. Bu, gerçekten yürek burkan bir durum. Bugüne kadar bu şehir inşa edilirken öncelik hep rant olmuş. İnşallah bundan sonra bu yıkıcı kavramdan uzak durur ve bu emanet kutsal şehre karşı gereğini yaparız. Bir şehri daha yaşanabilir yapmak için o şehri marka yapan kavramları korumalı ve ön plana çıkarmalıyız. Böylece şehri ekonomik ve kültürel olarak çok daha iyi noktalara taşıyabiliriz.

AGD: Son olarak okuyucularımıza söylemek istediğiniz bir şey var mı?

MK: Şehirler oralara gönül verecek, oraları aşk ile yönetecek insanları teslim edilmelidir. Eğer bu yapılmazsa -ki bugüne kadar ülkemizde bu çoğunlukla ihmal edildi- şehirlerimiz tamamen elden kayıp gidecektir. İşte bu yüzden özellikle yerel seçimlerde kentine sahip çıkacak değerlere ve vizyona sahip insanları tercih etmek hayati derecede önemlidir. Bu bilinçle hareket edecek seçmenler şehirlerini teslim edecek ve teslim ettiğinde o şehirlere ihanet etmeyecek insanları bulmakta zorluk çekmeyecektir.

Rabbim inşallah salih niyetle çıktığımız bu yolu açar ve aydınladır. Dua ve desteklerinize ihtiyacımız olduğunu söyleyerek her bir okuru Allah’a emanet ediyorum.

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder