25 Temmuz 2019 Perşembe

BEYKOZ HEM SOSYAL HEM DE FİZİKSEL BİR ÇÖKÜNTÜ İÇİNDE




İnsan emekliler safına katılınca bol zamanı olabilmekte…gerçi bizim için boş zaman arayıp da bulunamayacak bir konu ya…Beykoz İlçesinin değişik yerlerinde yaptığım
ziyaretlerde uzun yıllar Beykoz Spor Kulübünün Medya anlamında haberlerini yapan ve de tribünlerden gelen bir kişi olunca da ilçenin her hangi bir köşesinde içilecek çayımız, edilecek sohbetlerimiz devamlı var.

Çok değişik yerlerde bulunabiliyorum ve her gittiğim yerlerde kahvehaneler tıka basa dolu…emeklilerin yanı sıra orta yaş sınıfından birçok insan iş yokluğundan, işsizlikten, iş bulsa da değişik nedenler ile yapmadığından dolayı kahve köşeleri kendilerine mesken edinmiş durumda.

28 Yıl özel sektörde çalışıp emekli olmuş, ve bunun yanı sırada 25-26 yıllık medya sektöründe sıfırdan başlayarak iyi yerlere gelebilmiş, tecrübe kazanmış biri olarak tembellik nedir görmedim, yaşamadım. Sosyal hayatımdan, ailemden, uykumdan fedakarlık edip hep koşuşturup durduk.

Geldiğim noktada sağlık sorunları olarak da dönüşü kötü oldu, toparlanma süreci yaşamaktayım. Belimdeki ağrılar nedeni ile koşmayı özledim, sadece uzun yürüyüşler yapabilmekteyim.

Vatan, millet, devler, bayrak, Kuran değerlerine bağlı bir birey olarak tabii ki çevremde ve ülkemizde yaşananları yakından takip etmekteyim. Her görüşten insana saygı duymaktayım, sosyal medya hesaplarımda en keskin hükümet yanlısından, en muhalif isimlere kadar binlerce arkadaşım, dostum var ve hepsi ile de ortak noktamız Beykoz ve Spor…

Yukarıda çok geziyorum, bol sohbetlerde bulunuyorum dedim ya konuşulan bazı ortak konular var. Bunlardan ilki işsizlik, ikincisi Suriyeliler olayı. Başlarda savaştan kaçıp gelen gariban Müslüman kardeşlerimiz olarak ülke olarak bağrımıza bastığımız bu ülke insanı son aylarda gündeme sıklıkla gelmekte. Ülkenin her yanında olanca rahatlığı ile dolaşıp durmaları, plajlardaki, parklardaki, meydanlardaki neşeli muhabbet dolu halleri pek çok kişinin onlara bakış açısını da değiştirmiş durumda.

Bende ilk etapta onlara savaştan kaçıp gelen dindaşlarımız noktasında bakmakta idim. Onları hep 1960’lı 70’li yıllarda Almanya’ya giden gurbetçilerimiz ile mukayese etmekte idim. Oysa o gurbetçi vatandaşlarımız bugün Suriyelilerin rahat tavırlarını sanmıyorum ki yapsalar idi. Ha istisnalar var mıdır elbette ki vardır. Ancak gelinen noktada 4 milyonluk bir nüfustan bahsediyoruz ve her geçen gün de yeni doğan çocukları ile sayı daha da artmakta. Ülkemizde ve ilçemizde de bir yabancılar gerçeği var. Afganlar, Pakistanlılar derken Suriyeliler ilçemizde değişik her mahallede ikamet etmekte.

İşte bu gerçek ortada iken Okul Yaz Tatillerinde değişik sektörlerde 2-3 ay çalışan, hayatın gerçeklerini gören, para kazanmanın kıymetini bilen gençlerimiz maalesef yok…çünkü çalışabilecekleri işleri hep o göçmenler yapmakta.

Hali ile her hangi bir kafeye garsonluk için giden, her hangi bir iş kolunda Yaz tatilinde çalışmak isteyen, ailesinden para istemek zorunda kalmayan gençlik artık yok…işyeri sahipleri de ucuz işçilik varken onları tercih etmiyor. Başıbozuk, kötü niyetlilerin kıskacında olan bir gençlik var. Sahilde, caddede, sokakta, çayırda, plajda cebinde ailesinden aldığı 10-20 lira ile dolaşan bir genç nesil var. İş arıyorlar bulamıyorlar.

Aileler aman kötü yola düşmesin, alışkanlıklara bulaşmasın diye cebindeki paranın yarısını her ay çocuklarına, gençlere harcamakta. Kredi kartı ile yapılan alışverişlerden dolayı ise kişisel borçlar her geçen gün artmakta.

O şaşalı 3 Fabrika zamanında yapılan çok katlı evlerden bugün alınan kiralar da olmasa hayata maddi anlamda tutunamayacak çok sayıda Beykozlu olurdu. Ailelerin çocukları evlenmek istediğinde ev olmadığından, olan evlerde artık ilçede kurulan Üniversite öğrencilerine verildiğinden büyük sıkıntılar yaşanmakta.

Son kuşak iş-güçte çalışan kesim Beykoz’u mecburen terk etmiş durumda. Yaşlanan ve ardından vefat eden aile bireylerinin ardından sahip olunan mülkler satılmakta. Annelerinin dul-yetim aylığına dadanan bir gençlik de var. Kira gelirlerine el koyan da…

İşte bu gerçekler ortada iken yeni iş sahaları maalesef açılamıyor…Turizm, Turizm derken elle tutulur bir şey de ortada yok…şimdi bütün umutlar Paşabahçe Tekel Fabrikası arazisi üzerinde yapılacak 5 yıldızlı otel projesi ve onu tetikleyecek Şişe-Cam Arazisinde de aynı yatırımın olması üzerine kurulmuş durumda.

Ha diyeceksiniz ki buralar yapıldığında Beykozlular Müdürlük, Ceo’luk mu yapacak, tabii ki çok uçuk ihtimal dışında şeflik bile yapamayacak. Çaycı, güvenlik, temizlikçi, bahçıvan, Şoför, teknik servis çalışanı olacaklar, ki belki de tek tesellileri bugünlerde bu işler için ilçe dışına çıkan, sabah-akşam trafik çilesi çeken Beykozluların aksine Beykoz sınırlarında o işleri yapanlar olacaklar.

Beykoz’da yeri gelmişken ben de defalarca yazdım tek kurtuluş reçetemiz, profesyonel anlamda bir Turizm olgusunu yakalayabilmek. Ancak ne yazık ki bu anlamda sadece günü kurtaracak, laf olsun torba dolsun niyetine savsaklanan çalışmalar yapıldı.

Hem iç hem de dış turizm olayını canlandırabilmek için  profesyonel yönetim düşüncesi şart…tamam Beykoz Belediyesi çeşitli şenlikler ile sosyal hayatı hareketlendirme niyetinde ama yapılan etkinliklere gelenler hep Beykozlular olduktan sonra neye yarar bu etkinlikler. Hatta tam aksine ceplerdeki üç kuruşu da alıp götürür.

Çünkü bu şenliklere, festivaller çocukları ile giden Beykozlular odur, budur derken çocuklarına aldıkları ile daha da sıkıntı yaşamakta. Dışarıdan gelen olacak ki ilçe esnafı kazanacak, yatırımcı kazanacak ve yeni iş sahaları açılacak. Yoksa kendimiz çalıp kendimiz söyleriz, hem de en azı damar şarkılarını…

Geçen gün Beykoz Meydanında bir grup Arap Turiste rastladım, büfelerden alışveriş yaptılar, yediler, içtiler para bırakıp gittiler. İstanbul Arap Turist kaynıyor ve müthiş de bir para olayı yaşanıyor iken Beykoz’a gelen iki elin parmak sayısı kadar Arap Turist ile avunur hale geldik.

Daha önce de defalarca örneğini verdim, gidin Turizm olayı ile güze bir hava yakalamış, bunu ekonomik anlamda bir katkı haline getirmiş yerleri ve sistemleri inceleyin dedik ve Maşukiye örneğini verdik. Beykoz’da 10’larca Maşukiye olacak yer var. Yeter ki profesyonel bir düşünce yakalanabilsin.

Evet dostlar, Beykoz sanki patlamaya hazır bir barut fıçısı gibi, yüksek kesimlerde lüks villalar, daireler, apartmanlar yapılmakta, Beykozlular çatı katını bir değerlendireyim bir oda bir salon yapayım demekte ama yapamamakta. Çocukları evlenip onları terk etmekte…1970’lerde yapılan çok katlı binalar miadını doldurmak üzere, deprem riski kapımızda…ilçemizde yeni yerleşim alanları açılmalı…

Bunu derken de villaları, okulları kastetmiyorum. Birisi 9 katlı binasını dikmiş iken, vatandaş çivisini çakamıyor, hala daha ormanlara özel orman statüsünde de olsalar villalar yapma düşüncesinde olanlar varken, bunlara izin verilirse alacağınız beddualar sizlere yeter de artar.

Yatıp kalkıp dua edelim ki bu kadar sıkıntı altında kaybedilmiş gençlik sayımız yine de makul sayıda…Yüce Allah madde bağımlılarının ağına pençesine düşmüş gençlerimize de biran önce kurtulabilme şansı versin ( Amin )

Kimse kusura bakmasın bunca sıkıntı yaşayan Beykoz Profili varken, o ardı,ardına yapılan sinema, edebiyat, şiir günlerine de iki elin parmak sayısından az giden olur. Konuşmacılara verilen para ile kalınır…ha birde bir önerim de geçen Belediye Yönetimi döneminde basılan ve içinde Beykoz’a ait kaç sayfa olduğu şüpheli o 1.sınıf kağıda basılı dergi olayı da bir daha yaşanmaz, tıpkı Beykoz Tv fiyaskosu gibi.

Beykoz'a ait değerler var ki onların başında da Beykoz Spor Kulübü gelmekte...işte yaşanan bu olumsuz tabloya bir ilave de oradan gelmekte...bu konuya neden bir çözüm bulunmaz anlayabilmiş değilim...vakti zamanında Sarı-Siyahlı takımı Profesyonel liglerde iken hayat canlı mı canlı idi, değişik kentlerden takımlar gelir, ilçe esnafı da bunların taraftarları da geldiği anda kazanırdı...

Yeni nesil hep abilerinden babalarından duydukları ile bilmekte...bir zamanlar Giresunspor, Rizespor, Bulancakspor, Kastamonuspor, Orduspor gibi takımlar gelir ve bu maçlar tıka basa oynanırdı, sosyal bir hareketlilik yaşanırdı. Bu kulübü kurtarabilmek o kadar zor olmamalı, inanın sorunlara çözüm bulunabilirse bundan kazanan tüm Beykoz olur.

Beykoz Spor Kulübü binası gerçeğini de unutabilmiş değiliz...en son sorduğumda dış cephe kaplaması, camlar gümrüğe takılmış denmişti...şimdi de bir iş güvenliği uzmanı olmadığından inşaat devam edilemiyor diye konuşulmakta. Yani bir İş Güvenlik uzmanı bulunamıyor mu? ya da gerçek ne ? neden bu bina utanç abidesi gibi durmakta...

Bizi ayağa kaldıracak manevi değerleri de sağlamamız şart, Beykoz İlçe Merkezine Beykoz Spor Kulübünün Guruu Kaynağı " Atatürk Kupası " özel bir anıt eşliğinde konulabilir. Bazı ilçeler Enginar Meydanı yapmakta, heykeli, bilmem nesi ile ki ismini de siz bulun o ilçenin, Beykoz'da ilçeye ait değerlerin yansıtıldığı bir meydan anıtımız, değerimiz yok. Kavacık'taki döner Kavşağa yapılan Beykoz yazısı gibi örnekler olsa da bir çalışma yapılmış nasıl bir imza altına alınmış ki mimarından, sanatçısından izin alınmadan hiç bir şey yapılmıyor.

Gençler için sporcular için sahalar yapıldı ancak salonlar neden yapılamıyor? koskoca Beykoz SK Basketbol Takımı kilometrelerce ötede maça çıkıyor? Beykoz Arena'dan vazgeçtik Şahinkaya'daki o araziye adam akıllı bir salon yapılsa kötü mü olur?

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder